Türkiye'de Siber Güvenliğe Gerekli Yatırım Yapılıyor mu?
"Evet" yatırım yapılmaya başlandı; Güvenlik
Duvarları, Saldırı Önleme Sistemleri, Uç Nokta Güvenlik Yazılımları, Zaafiyet
Tarama Araçları satın alma, kullanma konusunda adımlar atıldı, atılıyor. Ancak
asıl yatırım yapılması gereken nokta "Siber Güvenliğin Üretilmesi" yönünde
olmalıdır.
Ülkemizde siber güvenlik, sadece bilişim sistemlerini;
kurum ve kuruluşları ilgilendiren bir alan olarak görülüyordu.
Bireysel farkındalıklarımızın artmaya başlamasıyla güvenliğin hayatımızın her
alanında olması gerektiğini anladık. Kullandığımız kişisel cihazlardan,
ülkemizin kritik alt yapılarına kadar her segmentte dijitalleşen dünyada siber
tehditlerin ne kadar önemli olduğunu görmeye başladık. Yaşanan birçok olay bu
konuda yatırım yapılması gerektiğini idari/siyasi yöneticilere açıkça
söylüyordu.
Geçtiğimiz birkaç yıla kadar; uluslararası bağımsız
şirketlerin yaptığı araştırmalarda, güvenlik üreticisi firmaların yazdığı
raporlarda, araştırma kuruluşlarının sunduğu istatistiklerde, Türkiye çoğu
zaman olumsuz anlamda ilk sıralarda alıyordu. Zararlı yazılım bulaşma oranları,
kötücül program barındıran bilgisayar sayısı, oltalama sitesi host eden sunucu
sayısı, güncelleştirilmesi geçilmemiş cihaz adetlerine baktığımızda maalesef Türkiye'nin
imajı pek iyi değildi. Genç nüfusun ve teknoloji kullanım oranının yüksek
olması güvenlik zaafiyetlerinin daha çok ortaya çıkmasına neden oldu.
Rus uçağının düşürülmesi ile bankalarımıza yapılan
saldırılarda DDOS’un ne kadar kuvvetli olduğunu gördük. Operatörler trafiği
inceleyip göndermeyi denediler. Bankalar kendi DDOS önleyicilerine alternatif
çözümler aradılar. TC Kimlik verileri sızdırıldığında, yetkisiz erişim önleme
yöntemleri, veri şifreleme algoritmaları, SQL açıklıkları üzerine düşünmeye
yatırım yapmaya başladık. Ülke çapında enerji kesintileri, ulaştırma sinyal
problemleri örneklerini okuyunca yasal zorunluluklar devreye girmeye başladı.
Nitekim regülasyonlar ile Siber Olaylar Müdahale Ekipleri kurmaya başladık.
2016-2019 Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi ile atılması gereken adımları
ve öncelikleri belirledik. Stratejik adımlar çok önemliydi. Süreçlerimizin bir
alt başlığı da her zaman güvenlik olmak zorundaydı. Artık bunları sadece kurum
için süreçlerimize değil ulusal kararlarımıza, yönetmeliklerimize eklemek
zorundaydık.
Tabi ki Yetmez!
Siber güvenlik
bilincimiz oluşmaya başladı. Bunu sağlayan süreçlerimizi oturtmaya ve
ürünlerini kullanmaya başladık. Savunma Sanayi Sistemleri geliştiren
şirketlerin öncelik verdiği konular arasına bir anda yükseldi. Ancak artık
zaman; üretme, yenilikçi fikir katma, geliştirme zamanı. Diğer teknolojilerde
olduğu gibi Siber Güvenlikte de dünyanın en büyük üreticileri bu alandaki
firmaları satın alma yoluna girerek, bu konudaki projelere
odaklanmaya başladılar. "Top Defence 100", "Cybersecurity
500" listelerini incelediğimizde birçoğunu Amerika, İsrail, Rusya, Japonya
menşeili firmaların oluşturduğunu görüyoruz. Bu firmaların çoğu özel şirket, az
sayıdaki kısmı devlet iştiraki olan kurumlar. Milyar dolarlık cirolar
ile kendi ülkerine hizmet eden firmalar. 2016 yılında öngörülen zarar 300
milyar dolar civarlarında olurken, pazarın kendisi 100 milyar dolar
civarlarında kalabildi.
Saldırı hızlarının Tbps seviyelerine çıkabildiği,
atakların bitcoin ile satın alınabildiği, siber zararların sigortalanabildiği
bir dünyada yaşıyoruz. Bir zamanlar raporlarda siber tehditlere inanma oranı
%25 olarak gösterilen Türkiye'den, uluslararası geçerli, başarısını kanıtlamış,
üstüne sürekli katan firmalar, ürünler, teknolojiler çıkaran bir Türkiye’ye
dönüşmek zorundayız.
Bu konuda, herkes az da olsa, süreklilik arz eden bir
şüphe ile yaşamak zorundadır. Şüphe duygusunun gelişime katkısını göreceğiz.
Tarık KOBALAS
Teknoloji Direktörü
Yorumlar
Yorum Gönder